ilk kitabını aldığımda soluksuz 1 günden okuyup yuttuğum kitab idi , sonra ikinci kitabını almak için D&R alıcaktım ki alamadım , k.k sorun çıktı , neyse pazar günü çorluya gittik avm gezerken D&R mağazasını gördüğüm gibi kocayı attım içeri puccayı , falan filan , elif şafak kitaplarını aldık çıktık , daha önce internetten aldığım için mağazadan kitap alma duygusu onlarca kitabın içinde kitap aramak farklı bir duyguymuş aslında , işte küçük yerde yaşamanın verdiği iç sancı buydu , sonra oradan geçerken sinemaya ne zamandır gitmediğimizi farkettim içimden ama dışıma yansıtmadım , ve yine o körolası duygu depreşti durdu ....
aslında ilk okul , orta okul zamanında özellikle yaz dönemlerinde yani bu teknoloji bu kadar yaygın dedilden kütüphanelerden haftalık kitap alırdık , her defasında memur kitabın arkasına tarih yazılır her tarihde başka bir kalemin rengiyle arka sayfa dolardı , şimdi ise sanki terkedilmişliğin herşeyin kolaylaştığı herşeye bir tık ilerimizle olduğunda rahatlığa çabuk alışmak gibiydi ,
ne diyorduk kitapları aldık , tabi ben arabada yerimde duramadığım için aslında tatilde deniz kenarında okuycağım diye aldığım kitabı yolda gelirken başladım okumaya , 30 sayfa geldikten sonra evde devam ettim,yemeğe açıkmış gözüm başka birşeyi görmemiş gibi aldım okudum da okudum güldüm ağladım ,hüzünlendim , üzüldüm , en çokta hala o içinde o geçmeyen çocukluk anıları canlandı hep gözümde ,
bir insanın hayatının en özeline kadar olan bir şeyleri okumak , içimizden gecen onca şeyde aslında o kitapta vardı , sanki biz yaşamışık ve bunu karşıdan izleyenler o kitaba aktarmış gibi....
fazlasıyla dobraydı , kaleminden hiç kıskanmadan yazmıştı ,
içimizden saydırdığımız düşlediğimiz ,kurduğumuz onca hayaller bir su gibi gecenin 4'üne kadar okudum yarın sabah işe kalkıp gideceğim halde ,gözlerimin altı çökmüş olma ihtimali olduğu halde , sabah yatakten kalkarken öfleyip puflıycağımız bildiğim halde okudum bırakamdım her sayfayı çevirişimde meraklandım durdum .....
kalan devamı akşama ......
bu hafta sonu çok yoğundu , alsında yoğunluk sadece yollarda gecen zaman
sabaha karşı 4'de yatıp , sabah dokuzda kalkıp hazırlanıp gezmeye meraklı ruhum ve bana takılan koca ile çıktık yola :)
28 Ağustos 2012 Salı
22 Ağustos 2012 Çarşamba
susmak
Şu anki ruh halim karşımda hiç tanımadığım birine onlarca şey anlatıp dertleşebilirim , bazen öyle duruma geliyor ki her şey yanlış anlaşılmalar susmalar vs şeyler , boğuyor sanki beni , bugünlerde susmayı seçiyorum hayatımda sustukça bazılarının böyle tatmin olduğunu hatta dejarj olduklarını düşünmeye bile başladım egolarını tatmin etmenin bir yoluda iğneliyici laflarla , altta kalmama çabaları ile her şeyi ben bilirim edaları ile onları yalnız başına bırakmak daha iyi sanırım ,
herkesi memnun etme kaygısında kurtulmak gerek kendi özünde bir hiç oluyor insan ...
herkesi memnun etme kaygısında kurtulmak gerek kendi özünde bir hiç oluyor insan ...
14 Ağustos 2012 Salı
Kayıp deniz...
Bir anda düşünürken kafamda şimşekler çaktı , sonra iç sesimle konuştuğumu farkettim sonra niçin bloğuma yazmadığımı fakettiğim anda açtım sayfamı :)
aşk , sevgi ve çocuk arkadaş arasında konuşurken erkeklerin eşlerini evine nasıl bağlıycağını , aile içinde ki anlaşmazlıklar vs şeyler gibi ele avuca gelip sorun haline dönüp , daha sonra babayı çocuğu ile vurmak ,
babayı bir çocuk ile vurmak ne kadar itici bir tabir değil mi ? eşinin evine olan sorumluluklarını bir şekilde çocuk üzerinde kullanılması sevginin aslında ne kadar yıprandığını gösteren bir tablo değil mi ?
bazı şeyler olayların akışını dışardan çıplak bir gözle görürüz bize anlatılanları dinleyip karşı tarafın her zaman hakksız olduğu düşünülür , olaylar her zaman tek kişi tarafından masaya vurulur , garip geliyor bu tür olaylar mantık arıyorsunuz onun yerinde ben olsam ne yapardım diyorsunuz , eşininiz size olan en hassas noktası ile onu vurmanız sevginin tükendiğini göstermez mi ?
nedir bu alıp veremediğimiz .....
peki AŞK nerede ????
aşk , sevgi ve çocuk arkadaş arasında konuşurken erkeklerin eşlerini evine nasıl bağlıycağını , aile içinde ki anlaşmazlıklar vs şeyler gibi ele avuca gelip sorun haline dönüp , daha sonra babayı çocuğu ile vurmak ,
babayı bir çocuk ile vurmak ne kadar itici bir tabir değil mi ? eşinin evine olan sorumluluklarını bir şekilde çocuk üzerinde kullanılması sevginin aslında ne kadar yıprandığını gösteren bir tablo değil mi ?
bazı şeyler olayların akışını dışardan çıplak bir gözle görürüz bize anlatılanları dinleyip karşı tarafın her zaman hakksız olduğu düşünülür , olaylar her zaman tek kişi tarafından masaya vurulur , garip geliyor bu tür olaylar mantık arıyorsunuz onun yerinde ben olsam ne yapardım diyorsunuz , eşininiz size olan en hassas noktası ile onu vurmanız sevginin tükendiğini göstermez mi ?
nedir bu alıp veremediğimiz .....
peki AŞK nerede ????
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)